Gelin Çiçeği
Düğünde “Şu adettendir, bu gelenektir.” denilen her şeyin aslında kendine özgü, eğlenceli ve hatta bir hayli de şaşırtıcı bir hikayesi oluyor. Kendi düğünüme hazırlanırken, şahsen bu hikayeleri okumaktan çok keyif alıyordum. Duvak takmak gibi hiç sorgulamadan tüm gelinlerin benimsediği bir adetten tutun da yeni yeni Türkiye topraklarına girmeye başlayan nedimelere kadar, bir geleneği herkes yapıyor diye değil de anlamını bilerek, sembolik de olsa yaşatarak yapmanın tadı bir başka oluyor. İşte bu yüzden, bugünkü yazımda çok sevilen bir başka düğün adeti olan gelin çiçeğini anlatmayı seçtim! Gelin buketi tarihçesi hakkında biraz bilgi edinince, pozitif çağrışımlarını sen de buketine yansıtacak, buketini daha özenle seçecek ve çok daha fazla seveceksin!
Baş Döndüren(!) Kokular
Gelin buketi ile ilgili en sık anlatılan hikayenin özü koku. Rivayete göre, 16. yüz yıl İngiltere’sinde insanlar senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlarmış. Haziran’da da evleniyorlarmış. E haliyle, düğün gününde çok da temiz kokmaları mümkün olmuyormuş. Vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla gelinler ellerinde taze çiçek buketleri taşıyorlarmış. Yani, anlayacağın Fransa-parfüm hikayesinin bir başka versiyonu da İngiltere ve gelin buketi arasında yaşanmış. Senin düğününde mis gibi kokacağına dair en ufak şüphe yok içimde. Bu gelin buketi kokusundan bahsediyorken, bir uyarı yapmadan geçemeyeceğim. Buketinde zambak ya da diğer adıyla lilyum çiçeği gibi, baskın kokulu çiçekler kullanman, kalabalık ve sıcakta seni bunaltabilir. Seçimini daha hafif kokulu çiçeklerden yapmanda fayda görüyorum.
Leave your comment
Note: HTML is not translated!